bugün

entry'ler (24)

1001 inventions and the library of secrets

1001inventions.com' da yayınlanmış bir kısa film. cannes film festivali gibi yerlerden ödüller falan da almış.
başrolde ben kingsley oynamaktadır.

orijinal (ingilizce) videosu:
http://www.1001inventions.com/media/video/library (ingilizce)

türkçe altyazılı videosu (gizemli kütüphane):
http://www.youtube.com/watch?v=hgjLQN4czds
veya
http://www.facebook.com/v...290909777157&comments

ergen egosantrizmi

bunun facebook'a yansıması da şu şekildedir; duvara bir şeyler yazar, zanneder ki herkes onun yazdığını merak etmektedir, herkes yazdıklarını okuyacaktır, yorumları ile milyonların görüşünü etkileyecektir. bir yorum yapar zanneder ki 70 milyon onun yorumuna dikkat kesilmiştir. falan.

ankakedisi

http://ankakedisi.com

cumartesi günü çalışmak

bazıları için erkenden(11:00 gibi) uyanmaya çalışmaktır.

takoz

ericsson a1018
"ilk kez satın aldığınızda ne kadar da heyecanlıydınız. herkese beni gösteriyor, benimle gurur duyuyordunuz, hatta ayıptır söylemesi benimle hava atıyordunuz. yıllarca benim sayemde sevdiklerinizle, ailenizle, alacaklılarınızla, onla, bunla konuştunuz. ne güzel sözler, ne uzun konuşmalar, ne hakaretler, ne söylenmeler hepsini benim sayemde yaptınız..
önceleri bana "kablosuz teknoloji harikası!" derken, sonraları "telefon takılı anten!" bile dediniz.
tuşlarımla oynadınız...
ve bir gün geldi, bir paçavra gibi kenara fırlattınız. insanlar,, hepini aynısınız" duygusal ericsson a1018 (rip)

takdir i ilahi

90 dakika canını dişine takıp mücadele etmek ve sonrasında zafer kazanıldıysa tanrısal güce sahip olmadığınının idrakinde olmak ve aşırılık yapmamak gerektiğini bilmek, mağlubiyet yaşandıysa da en yakın zafer ümidi ile moral bozmamaktır.

maç boyunca hiç çaba sarfetmemek (ihmal sonucu ölü doğum, ihmalden dolayı çocukların ölmesi..) ise cahilliğin âlâsıdır,, tıpkı sapla samanı karıştırmak gibi.

microsoft expression web

web tasarım programı, dreamweaver ve frontpage'in pabuçlarını dama atıcı program.

hilmi özkök

zamanında giymiş olduğu ateşten gömleğin hakkını vermeye çalışmış ve bunu başarmış, ülkemiz gibi anti-demokrasi, oligarşi ve darbecilikle içli dışlı bir ülkede sahip olduğu gücü kişisel veya gizli örgütsel amaçlar için kullanmak yerine bu milletin layık olduğu demokrasi adına kullanmış, saçma sapan darbecilik oyunu oynamaya tenezzül etmemiş, adı her zaman hayırla yâd edilecek kaliteli insan, komutan*.

*komutan: üçüncü dünya ülkelerinde rastlanan kirli ilişkiler ağına ve sivil hayata çeşitli müdahelelerden uzak, mensubu olduğu milletin menfaatlerini basit ve küçük kişisel çıkarlara tercih etmeyen sorumluluk sahibi asker.

seven years in tibet

ismine bakıldığından öncelikli olarak "hımm tibette yedi yıl. demek ki bir batılı oraya gidecek, yedi yıl boyunca orada ruhbanlarla ve mistik insanlarla muhatap olacak, sonra bir kendine gelme faslı ardından da ruhsal arınma geçirecek. zamanla kendinden utanacak, hayatını abuk sabuk geçirdiğini farkedecek, geri döndüğünde yepyeni bir hayata sahip olacak" dedirten film.
ama kahramanımızın (brad) orada bulunma nedeni, bulunma süreci, oradan ayrılması vs umulandan da ilginç, metafiziksel vakur duruştan uzak yer yer komik falandır.
izlememiş olanlar için, "izlemek izlememekten iyi" bir film

the bucket list

ölüm ve yaşam üzerine -bir kez daha- düşündürten film.
yaşayacakları bir kaç ay kalmış iki hasta, tam vaktini bilmedikleri sona yaklaşırken yaşam hakkında esaslı düşünceler edinirler ve ancak ölümü enselerinde hissettikleri bu sırada hayata karşı silkelenir ve adeta kendilerine refresh (hatta reset) çekerler. "her şey zıttı ile kaimdir" ifadesine uygun olarak ölüm hissedildikçe, oluşan kontrast ile iki yaşlı, hasta, bir ayakları çukurda adamlar yenilenirler ve maçın 90 dakikası boyunca akıl edemedikleri şeyleri hayatlarının uzatma dakikalarında iyiden iyiye hissederler.
alttan alta "aslında mutlu olmak için çok şeye ihtiyaç yok, zihinsel yaklaşım bunun için yeterlidir" fikri geçer.
film -kendini kaptır(a)madıysan- genel olarak sıkıcı bir havada ilerler.
eğer cd si zırt pırt karşına çıkıp duruyor ya da hard diskte film arada bir gözüne çarpıyorsa filmi bir izle, aradan çıkar. yer sorunu varsa da shift+del yap gitsin. film elinde yoksa ve "kim uğraşacak bu filmi bulmak için" diyorsan da boş ver, film hakkındaki yorumları oku yeter.

gereksiz bilgiler

» hiç bir kuyrukla kaşık tutulamaz, tutulsa bile yemek yenemez.

» devamlı aşağı inildiğinde dünyanın öteki tarafından çıkıl(a)maz. [aşağı (tanım): yerçekiminin tersi] (bugs bunny çizgi film icabı çıkabiliyor)

» bazı demokratik ülkelerde oy oranının yüksekliğinin anlamı yoktur.

» saçlarının gür çıkması için östrojen kullanılmasının yan etkileri vardır.

» dondurma, isminin çağrışımlarının aksine bir silah çeşidi değildir.

dağın ardına bakmak

bejan matur tarafından kaleme alınmış son yılların en kaliteli ve anlamlı yazı dizilerinden biri.
yazı dizisini okurken ve okuduktan sonra empati kur(a)mamak zordur. yazı dizisinde de her ne kadar "neden dağa çıktılar?" sorusunun cevabı aranıyorsa da genel anlamda çeşitli davalar uğruna hayatlarını ortaya koyma cüreti göstere(bile)n insanların yaşadıkları sorunlar, iç(sel) savaşlar, yalnızlık ve zihinsel fırtınalar mükemmel bir şekilde ortaya konmuştur.
kendilerinden bahsedilene benzer süreçleri yaşayanlar açısından fazlasıyla projektör görevi gören yazı dizisinde, bir orman olmaya çalışırken!:bir orman gibi kardeşçe yaşamak!: yaşanan yalnız başına ayakta kalmalar, yanı başında doğranan diğer ağaçlar, dinmek bitmeyen fırtınalar ve köklerine tutunmaya çalışmanın dayanılmaz zorluğu ortaya konmuş, ormanda kardeşçesine yaşa(yabil)ma yolundaki içe, dışa ve iç-dış gelgitlerine dair sinir uçlarına hafif ama etkili dokunuşlar yapılmıştır.
dizi bittiğinde bir çok kişi "-farklı dış dünyalarda yaşıyor olsak da- aslında benzer iç alem taşıyoruz " diyecektir.

1- http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=663829 (dağın ardına bakmak - 1)
2- http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=664340 (dağın ardına bakmak - 2)
3- http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=664822 (dağın ardından bakmak - 3)
4- http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=665122 (dağın ardından bakmak - 4)

yazı dizisi hakkında bazı yorumlar;

bu nasıl bir yazı!!!
evet nasıl bir yazı ki gözyaşlarıma hakim olamadım.ben ısrarla çocukluğumda yaşadıklarımın üstünü örtmeye çalıştım ama bu yazı dizisiyle hepsi tekrardan gün yüzüne çıktı ve yüzleştim o yıllarla benden bir çok şey alıp götüren o yıllarla zira ben de hakkariliyim.bejan hanım enfes bir yazı dizisi bu.

ne diyeceğimi bilemiyorum...
bu ülkede zamanında yanlışlıklar yapıldı ..şiddet şiddeti doğurdu.. bir fasit daire oluştu ..şimdi yaşanılanlara uzaktan daha objektif baktığımızda dağdakilerinde bizim insanımız olduğunu anlıyorum..sen askere kurşun sıktın sen hainsin demek sorunu çözmüyor çözseydi çoktan biterdi bu iş sayıları 5 bin 10 bin 6 bin önemli değil yeterki anlamak için sadece anlamak için birde onları dinleyelim

hayat herşeye rağmen yaşamaya deger...
anılar...evet ne yapsanızda unutamıyorsunuz,bir türlü pesinizi bırakmıyor.sanırım bu insanlarda belli şeylerden uzaklaşmak istiyorlar ama yaşamış oldukları o dakikalar, onlarda cok zor silinecek derin bırakmış gibi... bircok insan hayatını kaybetti ve kaybediyorda.inaniyorum ki her iki tarafta birbirini anlamak icin biraz daha çaba sarfetse bu sorun çözüm noktasında yatağını bulacaktır."dogru veya yanlış" herkesin benimsedigi gercekler...geçmişi kaybettik hic degilse geleceği kurtaralım...

ülke gerçeği
yazı diziniz çok güzel yazı dinizide tarafsız olmanızıda ayrıca tebrik ediyorum bu ülkede sorunlar hiç bir zaman derinlemesine tartışılmıyor bu insanlar yaşadıkları olumsuzlar yüzünden dağa çıktılar dağa çıkaran sebepler tartışılmadı hiç konuşmak isteyenlerde susturuldu umarım bir gün gerçekten insan haklarının ve eşitliğin olduğu günleri görebilirz

kürt meselesi
insanların bir kimliği var isterzenci ister kızılderili herkes insan allaha inanankimse böyle düşünürben karşımda insan isterim ne olursa olsun kültürel asimilasyona karşıyım herkes geleneklerine göre yaşamaktan zevk duyar ancak demokratık yoldan hakların alınmasına tarafım

insanı öldüren fikirleri öldürmek
ben bir türk kökenliyim. annemden öğrendiğim dil yasaklansaydı bunu asla kabullenmek istemezdim.. tabii ki daha özgür bir ülke için mücadele ederdim. insanları değil insanı öldüren fikirleri öldürmek isterdim..

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=665957

tereyağlı kedi paradoksu

başka versiyonu da şöyledir;
hiç bir penaltı golünü kaçırmayan futbolcu ile, bütün penaltıları kurtaran kaleci karşı karşıya geldiğinde top tam kale giriş çizgisinde gol olup olmadığı anlaşılamayan ihtilaflı mevkide, yerçekimine rağmen dönüp duracaktır.

kontrolden çıkmak

artık kendini birileri tarafından programlanmış bir robot gibi hissetmektir. etrafta bir şeylerin dönmesi fakat seçim yapmayı düşünebilecek durumda bile olmama, yapılmış otomatik seçimleri fazlaca da düşün(e)meden kabul etmek, olayın nereye varacağını izlemeye koyulmaktır.
peki acaba neden? otomatik rota boyunca ilerlenmektedir ve bu nedendir? günahların cezası mı, sevapların mükafatı mı yoksa yepyeni imtihan parametrelerinin kucağına itelenmek mi? bu soruların cevabının da pek anlamı kalmaz artık çünkü kontrol kaçmıştır ve artık geriye hayırlısını dilemekten başka hiç bir şık kalmamıştır. sadece hatırdan geçenler vardır; iyilikler hep kendi kontrolüm dışında, kötülükler ise ben direksiyon başında iken gerçekleşmemiş miydi?

başarıdan başarıya koşan komşu çocukları

onlarla karşılaştırılanlar açısından daha da kötüsü başarıdan başarıya koşan kendinken, başarısız eş dost çocuğunun daha iyi işte çalışıyor olmasıdır. allah beterinden korusun, pusulayı bu yüzden şaşırttırmasın

insanın büyüdüğünü anladığı an

daha önce çok büyük olarak gördüğü kişleri (asker, futbolcu, şantör) artık küçük olarak görmeye başladığı an.
ayrıca çok trajik bir andır

narsist

"sadece benim gibi mükemmel birisinin en eyi şekilde anlayabileceği duygu"

jerome bruner

bruner deneyi adı verilen deneyi vardır.
deneyde deneklere iskambil kağıtlarındaki değerleri söylenmesi istenir. fakat iskambil kağıtlarının bazılarında farklı renkler, lekeler ve benzeri kusurlar vardır. deneklere kağıtlar önceleri kısa sürelerde, ardından tedrici olarak geniş aralıklarla gösterilir. kağıtların gösterim aralığı arttıkça önceleri sadece kare as, sinek yedi gibi şeylere odaklanan kişilerin sonrasında iskambildeki renkleri, kusurları da farketmeye başladıkları görülür.
buradan bruner şunu çıkarır "demek ki öğrenciler -fark etme- buluş yöntemi ile bir şeyleri öğrenebiliyorlar"

daimicilik

eğitim felsefesi akımlarından realizm'e dayalı değişmez ilkelerin varlığını öne süren düşünce.
eğitimin amacı: rasyonel ve zeki bireyleri eğitmek
okulun görevi: her zaman, her yerde ve herkes için geçerli olan, mutlak doğruları öğretme yeri
öğretmenin rolü: değişmez gerçekleri nesillere aktarmak.

adler mortinerd ve maynard başlıca temsilcileridir.

franklin bobbitt

1918 yılında yazmış olduğu The Curriculum adlı kitapla "Eğitim programı" kavramını ortaya atmış ve kitabında da ekonomik alanda kullanılan bilimsel yöntemlere benzer yöntemler öne sürmüş yazar.